İspanya'daki Estación Experimental de Zonas Áridas'ın (EEZA) ilk yazarı José María Gómez, şiddet ile ilgili bir araştırma yazısında; ölümcül şiddetin evrim tarihimizin bir parçası olduğunu ve genetiğimizin şiddete fazlasıyla eğimli oluşu ile beraber insanların toplumla bir takım nedenleri öne sürerek panik yarattığını, bunun sonucunda ise insanlar örgütlendiğini vede böylece dünyada ölümcül şiddet düzeyinin arttığını ifade etmiştir. Kendi adıma onun bu sözlerini ilginç bir bakışı olarak bakmanın yanı sıra isabetli bulduğumuda söyleyebilirim.
İnsanlık şiddeti sorunu, 17. yüzyılda Thomas Hobbes'dan, Jared Diamond ve Steven Pinker, Johnstone' a kadar alanında hatırı sayılır psikoloji profesörleri ve aynı zamanda çağdaş psikoloji yazarlarına kadar, yüz binlerce düşünürü, yüzyıllar boyunca meşgul etmiştir ve halada edeceğe benziyor.
Steven Pinker, insanların ölümcül şiddete "doğal bir gereklilik" olarak baktığını savunuyor. Ancak modern toplumların sofistike kurumlar yaratması ile kanun ve nizamın, buna bağlı olarak adil yönetilmesi sonucu, şiddete bağlı ölümlerin büyük ölçüde azalmış olduğunu dile getiriyor. Ancak bu tartışmalı bir konu olmakla birlikte, görüş ayrılıkları da vermekte...
Şiddetin insan üzerindeki evrimini göz önüne almak amacıyla, İspanyol dergisi Nature'da yazan dört kişilik ekip, çeşitli türdeki memelilerin, kendi türünde olan üyelerini ne sıklıkta öldürdüğünü detaylı olarak inceledi.
Bunu yapmak için, arkeolojik kazılarda bulunan insan kalıntılarının delillerini çizerek, Taş devrine kadar geriye uzanan 600 insanın iskeletinin yanı sıra 1,020'den fazla farklı türde memelilerin evrimsel soy ağaçlarını detaylıca araştırdılar.
Buna göre, her bir memeli gruptaki bireylerin kendi türündeki üyeleri ile aralarındaki şiddete bağlı ölüm oranlarını incelemelerde bulundular. Elde ettikleri bulgularda; ölümcül şiddetin, primatlar, yarasa ve balinalar gibi bazı memelilerde, diğerlerine göre daha yaygın olduğunu tespit ettiler. Ve ayrıca ölümcül şiddet eğiliminin, yalnız başına gezen memelilerde, sosyal davranış sergileyenlere göre daha yaygın olduğunu ortaya koydular
.
Araştırmacılar, istatistiksel modellemeler kullanarak, memelilerin soy ağacındaki süregelen evrim süreçlerini ve birbirlerine karşı uyguladıkları ölümcül şiddetin dozunu belli ölçüde tahmin edebilmekteler.
Bu konuda araştırmacıların ortaya koyduğu sonuçlar göz önüne alındığında; memelilerin kendi türündeki bireylerinden, şiddete maruz kalarak öldürülme oranı, rakamsal olarak, her 300 cesetin 1 tanesinde olduğu görülmekte. Ancak araştırmacılar, primat ve maymunların evrim öncesi, ataları için kendi türlerinde çok daha yüksek oranda şiddete bağlı ölümler olduğunu belirtiyorlar.
Şiddete bağlı ölümlerin yaklaşık % 1.8'inin büyük maymunların atasında olduğu ve ayrıca ilk insanlar için bu oranın yaklaşık % 2'ye çıktığı görülmekte. Şunu belirtmeliyim ki bu oranlar diğer memelilere göre bakıldığında 6 kat daha fazla olduğu görülüyor.
Araştırmacılardan, Gómez, şiddetin% 2'sinin genetik faktörlerden kaynaklandığını söylemediklerinin bilinmesini istedi. Ve Gomez ayrıca, bu durumun sadece genlerden kaynaklanmadığını vede buna ek olarak, çevresel koşullar, ekolojik kısıtlamalar ve kalıtsal dürtülerden de kaynaklanabileceğini belirtti. Bir bakıma tüm bunların evrimsel geçmişimizden kaynaklanabileceğinin altını çiziyor.
Fakat Pagel ise genetik ile oynanabileceğini işaret ederek bunun önlenebileceğini vurgulamakta. Ayrıca Pagel, insanların maymunlar ve ondan önceki primatlar gibi çok uzun süren evrim sürecinden çıkmış olduğunu savunuyor. Buna ek olarak Pagel, bir hayvanı belli bir çevreye soktuğunuzda, o çevreyle uğraşmak için genetik tabanlı stratejiler geliştiğini söylüyor. Şiddeti sorunlarının derinliğine inmeden önce, nedenleri arasında genetik veya doğuştan gelen bir eğilimi yansıtıyor olabileceğini vurguluyor.
Araştırmalara sonucunda, insanların birbirlerine uyguladığı ölümcül şiddet düzeyinin, zaman içinde ciddi oranda artmış olduğu gözlemleniyor. İşin çok daha ilginci ise tarih öncesi çağlarda insanın kendi türünü öldürme oranı % 2 iken, demir ve klasik çağ sonrası dönemde (yaklaşık 800-500 yıl önce) tür şiddete bağlı ölüm oranı tarih öncesi dönemlere göre ciddi oranda yükselmiş görülüyor. Ve modern çağda ise bu oran % 2'nin altına düştüğü sonucuna varılıyor.
Gómez ise ilkel avcı ve toplayıcılarda, ölümcül şiddete bağlı ölümlerin biçim ve metodunu diğer dönemlere göre daha etkili ve tahripsel yaralanmalara gebe kalınarak, %2 oranında gerçekleşmiş olduğunu vurguluyor.
Pinker, Dünyaca ünlü Guardian gazetesine sunduğu araştırmasında, insanların ölümcül şiddet olaylarına girme eğiliminde olduğu şiddet oranlarının, günümüze oranla, tarih öncesi toplumlardan ve hatta o zaman ki avcı-toplayıcı gruplardan bile çok daha yüksek olduğunu belirtiyor.
Fakat diğer yandan Birmingham'daki Alabama Üniversitesi'nden Douglas Fry, bunun aksini kendi ağzından bu sözlerle: "Gómez ve arkadaşları, Steven Pinker ve diğerlerinin, Paleolitik çağa ait edindikleri bulgu ve değerlerin abartılı ve gerçeklikten uzak olduğu açıkça görülebilir.'' olduğunu savunuyor. Douglas Fry ise bunları şiddete yönlendirici spekülasyonlar olduğunu dile getirmiştir. Akabinde ise Fry, edinilen diğer görüşlerin aksine, sosyal örgütlenme ile insanların şiddet algısını kırabileceğine inanıyor.
En son olarak ise Gómez ise bu araştırmada, insanların yaşam ve ölüm üzerindeki kontrolünü vurgulamak için yapıldığı kanısında. Gomez kendi ağzından ise tam olarak: ''Araştırmamın ana mesajı, ne kadar gergin, içimize kapalı veya ürkek olursak olalım, toplumsal çevremizi değiştirerek, bireyler arası şiddet düzeyini olumlu şekilde iyi oranlara çıkartabiliriz. Ve dahası gerçekten istersek birlikte mutlu bir toplum inşa edebiliriz" şeklinde ifade etmiştir.
Mehmet Şevki Akçay
#şiddet #şiddetveevrim #şiddetinevrimi #insanlar #memeliler #insanveşiddet #şiddetaraştırması #araştırmayazısı #ölümcülşiddet #şiddetüzerine #psikolojikşiddet